İstanbul ve Türkiye İçin İki Yeni Şehir

.
Başbakanımız ve Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen tanıtım toplantısında “Çılgın Proje”nin devamı niteliğinde olan “İstanbul ve Türkiye için İki Yeni Proje”yi açıkladı.
Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan tanıtım toplantısına İl Başkanımız Aziz Babuşcu, İBB Başkanımız Kadir Topbaş, İl Başkan Yardımcılarımız, İstanbul Milletvekili Adaylarımız, İl Yönetim Kurulu Üyelerimiz, İlçe Başkanlarımız, Belediye Başkanlarımız, İBB Meclis Üyelerimiz, İl Genel Meclis Üyelerimiz, İlçe Belediye Meclis Üyelerimiz, Üç Kademe İlçe Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Ana Kademe Mahalle ve Köy Başkanlarımız, STK temsilcileri ile çok sayıda teşkilat mensubumuz katıldı.
Başbakanımız ve Genel Başkanımız Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, bugün açıklayacağı projenin bir İstanbul projesi olmaktan ziyade bir Türkiye projesi olduğunun altını çizerek, “Çünkü İstanbul, Türkiye'nin özüdür, özetidir.” diye vurguladı.
Başbakanımız, “12 Haziran seçimlerinin ardından İstanbul için iki yeni şehrin inşasına başlıyoruz. Bu zamana kadar yaptıklarımız nihai bir proje çalışması değil, yapılmış 1/100.000'lik planlar üzerine bir plan, bir proje çalışmasıdır. Bu şehirlerden birini İstanbul'un Avrupa yakasında Karadeniz kıyısında, diğerini Anadolu yakasında kuruyoruz.” dedi.
İSTANBUL'UN DENİZE, KÜLTÜR VE SPORA ULAŞIM NOKTALARI BU ŞEHİR OLACAK
Başbakanımız Erdoğan, bu iki şehrin İstanbul'un ruhuna kesinlikle uygun olarak inşa edileceğini söylediği konuşmasında, Avrupa yakasındaki şehrin, Karadeniz kıyısında ve maden alanlarında inşa edileceğini belirterek, “Bu alanda şu anda zaten maden ocaklarıyla ekolojik denge bozulmuş durumda. Maden ocaklarının artık faaliyetlerini durdurduğu 40 bin hektarlık alan, kurulacak şehir sayesinde yeniden hayat bulacak ve yeşile ve hayata kavuşacak. İstanbul'un denize, kültür ve spora ulaşım noktaları bu şehir olacak. Avrupa yakasındaki bu şehirle birlikte İstanbul'a yıllık kapasitesi 60 milyon yolcu olan dünyanın en büyük havaalanlarından birini inşa edeceğiz. Liman ve marinalarıyla bu şehri aynı zamanda bir ticari merkez olarak da kurgulayacağız. Yeni spor tesisleri yaparak, spor noktasında İstanbul'a çok önemli bir konsepti, bir kompleksi ayrıca kazandıracağız.
İSTANBUL'UN FİNANS MERKEZİ OLMA HEDEFİ BU İKİ ŞEHİRLE DAHA DA GÜÇLENECEK
Kanal İstanbul'da olduğu gibi özellikle iki şehir projemiz de ayrıntılı ve hassas bir etüt ve plan aşamasından sonra yükselmeye başlayacak. Bu konuda seçimden sonra fevkalade bir hal olmadıktan sonra 1 yıl sonunda inşallah makineler o bölgede çalışmaya başlayacak. Bu arada 3. köprünün ihalesini yapmış olacağız. Bir taraftan 3. köprüyle ilgili çalışmalar da proje bazında bitirilmiş olacak ve onun da çalışmaları başlayacak.” şeklinde konuştu.
Başbakanımız Erdoğan, ''İstanbul'un finans merkezi olma hedefi bu iki şehirle daha da güçlenecek. Bu iki şehir İstanbul'un ruhuna, fiziki yapısına ve çevreye zarar vermeyecek ve tam tersine burada bu unsurları güçlendiren, rahatlatan, nefes aldıran bir anlayışla inşa edilecek.” dedi.
“Şehir kültürümüz ve medeniyetimiz son birkaç yüzyıl içinde çok büyük tahribata uğramıştır.” diyen Başbakanımız Erdoğan, Falih Rıfkı Atay'ın betonlaşmadan İstanbul'un yaşadığı acıyı 1930'larda dile getirdiğini kaydetti.
Başbakanımız ve Genel Başkanımız Erdoğan, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Yahya Kemal, Necip Fazıl ve onlar gibi nice İstanbul aşığı, kendi dönemlerinde, kendi çocukluklarında şahit oldukları İstanbul'un özlemiyle hayata gözlerini yummuşlardır. 10 yıllar boyunca devam eden plansız, kontrolsüz betonlaşma, İstanbul'u adeta yutma, yok etme noktasına getirmiştir. 1994'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını devraldığım günden itibaren bu büyük tehdidi bertaraf etme mücadelesini başlattım. İstanbul'da çirkin yapılaşmayı durdurdum.
BİZ 3 EMSALDEN FAZLA HİÇ KİMSEYE DÖNEMİMİZDE İMAR MÜSAADESİ VERMEDİK. ÇÜNKÜ BEN İSTANBUL SEVDALISIYDIM
Size bir oran vereceğim, buna dikkat edin. İstanbul nasıl tehdit edilmiş, nasıl katledilmiş görün. Şahsımdan önceki belediyeler, emsal olarak ne uyguluyorlardı? 15, 14, 13... Bu ne demek biliyor musunuz? Adamın bin metrekare yeri mi var, ona deniyor ki 'Sen burada 15 bin metrekare kapalı alan inşaat yapabilirsin'. Bin metrekareye 15 bin metre kare kapalı alan. Yerin altı hak getire. İstediği kadar yerin altına da girsin. Böyle bir dönemi de görüyoruz. Ben 3 emsalden fazla olmayacak dediğim zaman kıyamet koptu. Biz 3 emsalden fazla hiç kimseye dönemimizde imar müsaadesi vermedik. Çünkü ben İstanbul sevdalısıydım. Arkadaşlarım aynı fikri paylaştılar. Biz İstanbul'a ihanet edemezdik. Bu süreci biz durdurduk.
15, 14, 13'lerin verildiği zaman bu mimar, mühendisler odaları yok muydu?. Vardı. Sesleri niye çıkmıyordu? Niye çıkmadığını sizler çok iyi anlıyorsunuz. Bunların zihniyeti şehirlere saygılı bir zihniyet değildir. Bunların zihniyeti, ideolojinin deli gömleğini giymiş veyahut o karanlık kapıların arkasında ne dönüp bittiğini bilmediğimiz adımlarla ne yazık ki İstanbul'a ülkemize ihanet etmişlerdir. Bu kadar açık konuşuyorum.
İstanbul'u aslına, özüne döndürmek, İstanbul'u yeniden yaşanabilir bir kent haline getirmek, İstanbul'u dünyalar güzeli bir şehir olarak yeniden inşa etme gayreti içine girdik 1994'ten itibaren. Birçok yerde yıkımlar yaptık. Birçok yerde de yasalarla hep karşı karşıya geldik. Biz büyük bir medeniyet inşa etmiş, o medeniyetin yansıması olarak muhteşem şehirler inşa etmiş bir milletiz. Bugün aynı şekilde o büyük medeniyetin izini süren, o büyük medeniyeti bugüne ve geleceğe taşıyan şehirler inşa edebiliriz. İşte üstadın ifade ettiği şu sözler son derece anlamlıdır: “Ceketimizin astarında kaybettiğimiz güneşi, başka iklimlerde arıyoruz. Ahh ahh nasıl yıktılar bizi. Kendi içimizden vurdular. “ Merhum Necip Fazıl'ın da söylediği gibi ceketimizin astarında kaybettiğimiz güneşi, başka iklimlerde, başka coğrafyalarda taklitlerde aramamıza hiç, ama hiç gerek yoktu. Biz kendi şehirlerimizi, tarihteki gibi muhteşem şehirlerimizi inşa edebilir, mevcuda sahip çıktığımız, muhafaza ettiğimiz gibi yeni şehirler de imar edebiliriz."